Page 13 - internet
P. 13
sirdergisi.com
Şubat 2024 - Şaban 1445
geleneksel yöntemleri de yabana atmamak lazım.
Yanlış olan tutumları ayıklayıp, anne babamızdan
gördüğümüz doğru tutum ve davranışları, biz de
çocuklarımızda uygularsak, batıdan ithal ettiğimiz
kitaplardan öğrendiğimiz teorilerden daha başarılı
sonuçlar elde ederiz diye düşünüyorum.
Yıllar önce, köyde yaşayan bir aileye iki haftalığına
misafir olmuştum. Ailenin iki kız iki oğlan, dört çocuğu
vardı. Evde babaanne dede dahil olmak üzere, kalabalık
bir nüfus yaşıyordu. Etrafta da akraba aileler mevcuttu.
Anne evin işlerine, hayvanların bakımına, bahçeye,
tarlaya koşturmaktan, çocuklarıyla ilgilenecek vakti
bulamıyordu. Çocuklarla, anne hariç bütün akrabalar
ilgileniyordu. Şamar oğlanına dönmüşlerdi. Gelen
giden herkes rahatlıkla birer fiske vurabiliyordu.
Ben çocuklara büyük bir şefkatle yaklaştım.
Kızların saçlarını taradım, oğlanlarla oyunlar oynadım,
bilmeceler sordum. Onlara hayran hayran dinledikleri
masallar anlattım. Birkaç gün içinde dostluğu öylesine
ilerlettik ki, yanımdan hiç ayrılmaz oldular. Ayrılmamıza
yakın bir gün, çocuklardan biri, gözlerimi yaşartan bir
soru sordu:
“Abla, sen bizi dövmeye ne zaman başlayacaksın?”
Çocuklar o güne kadar büyüklerden hep sopa ve azar
görmüşlerdi. Normal davranışın bu olduğunu öylesine
kabullenmişlerdi ki, benim davranışım onlara anormal
geliyordu. Ben misafirdim ve misafirliğim bitince, diğer
insanlar gibi davranacağımı düşünüyorlardı.
Çocuk tertemiz bir defter gibidir. Onu çok yanlış
şeylerle de doldurabilir, yanlışları doğru diye kabul
ettirebilirsiniz. Bu yetişkinlerin insafına kalmış.
Bazan çocukların yanlış tutum ve davranışları,
bizim de yanlış tutumlar sergilememize sebep
olabiliyor. Çaresiz kaldığımız durumlarda yasakçı bir
zihniyetle, “onu yapma, bunu etme, şuraya gitme!”
gibi, dinlenilmeyeceğini tahmin ettiğimiz emirler
yağdırabiliyoruz. Peş peşe yağdırdığımız emirler
çiğnenince de, çocuklarla aramızdaki ipler büsbütün
geriliyor.
Bir arkadaşım anlatmıştı. Oğluna öyle çok yapma
etme diye emirler vermiş ki, bir gün laf arasında
“jandarma” sözcüğü geçince, çocuk avaz avaz
bağırmaya başlamış:
“Jandıracağım işte, jandıracağım!”
Hani gittiğimiz bazı evlerde, kapının çok gıcırdadığını
işitir ve rahatsız oluruz. Halbuki ev halkı, gece gündüz,
o kapıyı her açıp kapayışında aynı gıcırtıyı duyar ve hiç
umursamaz. Çünkü sürekli işittiği o sinir bozucu gıcırtıyı
artık kanıksamış, alışkanlık kesbetmiştir. Uykusunda
bile duymaz olmuştur.
Çocuklarımıza karşı uyarılarda bulunurken dikkatli
olalım. Sürekli uyarılan, sürekli sınırlamalarla karşılaşan
bir çocuk, zamanla bu uyarılara kulak asmaz, hatta
hiç işitmez bir hale gelecektir. Tıpkı kapı gıcırtısını hiç
duymayan ev halkı gibi…
11 11