Page 21 - internet
P. 21
sirdergisi.com
Şubat 2024 - Şaban 1445
"Bir gün bendeniz Sarayburnu'nda sahil boyunca Affet şu ben gümrâhı,
gezerken, çok güzel bir hanım sandala bindi. Gönlümü Yâ hazret-i Mevlânâ!
cezbeden bu güzelin peşinden başka bir sandala
binerek, onu tâkib ettim. Üsküdar iskelesinde karaya Bed-kâr-u-âvâreyim,
çıkıp, falan sokaktaki büyük bahçeli konağa giren bu Pür-zenb ü bî-çâreyim,
hanımı bir daha göremedimse de aslâ unutmadım. Âsî yüzü kâreyim,
Gönlüm onun hicrânı ile rahatsızdır efendim." Yâ hazret-i Mevlânâ!
O makam sâhibi kimse, bu hikâyeyi duyar duymaz, Gâyet azîmdir câhın,
yanında bulunanların hepsini dışarı çıkararak, Ahmed Mahbûbısın Allah'ın,
Kuddûsî'ye; "Efendi, anlattığınız benim halen içinde Dâr-ül-emân dergâhın,
yaşadığım elemli hâlimin ifâdesiydi. Şu anda ise o Yâ hazret-i Mevlânâ!
dertten kurtuldum. O hanım gönlümden silindi." Sen şol ulu sultânsın,
dedi. Sonra Kuddûsî hazretlerine görülmemiş ihsânda Ki server-i merdânsın,
bulundu. Hem ma'den-i irfânsın,
Yâ hazret-i Mevlânâ!
Yine bir gün sultan, huzûrunda bulunanlara; "Şu
avucumda gizlediğim şeyi tahmin etmenizi istiyorum." Çün tıfl iken ey Sultân,
dedi. Herkes bir şey söylediyse de kimse bilemedi. Eflâki etdin seyrân,
Bir köşede oturan Ahmed Kuddûsî'ye; "Siz de bir Oldu melâik hayrân,
tahminde bulunun." dediler. Ahmed Kuddûsî de; "Yedi Yâ hazret-i Mevlânâ!
iklim ve yedi deryâyı gezdim. Bir balığı, yavrusunu arar
gördüm." dedi. Meğerse pâdişâhın avucunda küçük Muhtâcınam in'âm et,
bir balık varmış. Bunun üzerine Ahmed Kuddûsî'ye Mihmânınam ikrâm et,
tâzim ve ikrâmda bulunularak, sarayda kalması teklif İhsânını itmâm et,
edildi. Fakat o; "Ben âciz bir kulum, burada kalsam Yâ hazret-i Mevlânâ!
dünyâ imtihânından berât edemem." buyurdu ve Kapunda çok muhtâcân,
kalmayı kabûl etmedi. Erer murâda her ân,
Devrinde sürer devrân,
Bir süre İstanbul'da kalan Ahmed Kuddûsî, Bor'a Yâ hazret-i Mevlânâ!
döndü. Bor'da iken birgün sultan, Bor'a iki memur
gönderip, onun durumunu öğrenmek istedi. Gelen Bencileyin yok gümrah,
memurlar onu bahçesini bellerken buldular. Ahmed Lâkin dedim eyvallah,
Kuddûsî hazretleri onlar daha bir şey söylemeden; "Siz Geldim sana şey'en lillah,
İstanbul'dan geldiniz. Bizim bir şeye ihtiyacımız yok." Yâ hazret-i Mevlânâ!
buyurdu. Onlar; "Pâdişâhımız bizi vazifeli gönderdi.
Size tahsîsât bağlayacağız." dediler. Ahmed Kuddûsî Âriflerin sultânı,
onlara; "Açın eteğinizi" diyerek her ikisinin eteğine Dertlilerin dermânı,
birer kürek toprak döktü. İki memur bu toprakların Kuddûsî'nin cânânı,
altın olduğuna şâhid oldular. Bu sefer Ahmed Kuddûsî; Yâ hazret-i Mevlânâ!
"Eteklerinizdekileri dökün." deyince hemen yere
döktüler. Bu defâ toprakların yılan-çiyan olduğuna Son dörtlüğü söylediği anda, kapılar kendiliğinden
şâhid oldular. Ahmed Kuddûsî; "Evlâtlarım! Allahü açıldı. Ahmed Kuddûsî, türbedârın şaşkın bakışlarından
teâlânın keremi ile bizim pâdişâhımızın tahsîsatına habersiz, ziyâretini yaparak oradan ayrıldı. Ertesi gün
ihtiyâcımız yoksa da, fukarâ ve âcizlere dağıtmak bu hâdiseyi duyan Mevlevî şeyhleri ile bir kısım ulemâ;
için bırakın." diyerek bu tahsîsâtı bir müddet alıp "Bu mutlakâ Bor'lu Kuddûsî'dir." dediler.
yoksullara dağıttı.
Medîne-i münevverede saatçılık yapmakta olan
Ahmed Kuddûsî, bir gün Konya'ya giderek, Ali Osman isimli İzmirli bir Türk vardı. Bu zât Medîne-i
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin kabrini ziyâret etmek münevvereye hicret ettikten bir müddet sonra,
istedi. Türbenin önüne vardığı zaman, türbedâr mesleği olan işi yapmak üzere bir dükkân açmak
kapıları kilitleyip gidiyordu. Türbedâra türbeyi açması için izin almaya çalıştı. Uzun süre bunu sağlayamadı.
için ricâlar edip çok yalvardı. Fakat türbedâr; "Akşam Parası bitti. Bir gece Allahü teâlâya iltica ile yalvardı.
oldu, açma müsâdesi yoktur." diyerek kesin bir şekilde O gece rüyâsında esmer, kır sakallı, uzunca boylu bir
reddetti. Bunun üzerine Ahmed Kuddûsî şu medhiyeyi zât; "Evladım, resmî dâireye girdiğinde sağ tarafında
okumaya başladı; gördüğün şu üçüncü şahsa mürâcaat et. Gerisine
karışma buyurdu. Ali Osman Efendi sabahleyin
Sensin velîler şâhı, doğruca denilen şahsın yanına gitti. O şahıs, Ali Osman
Yâ hazret-i Mevlânâ! Efendi'ye; "Seni Kuddûsî hazretleri mi gönderdi? Git
19 19